Haber

İbb Meclisi’nde ‘Çocuk İstismarı’ Tartışması

OKTAY YILDIRIM

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi’nde, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındayken imam nikahlı kızını evlendirmesi görüşüldü. CHP Küme Sözcüsü Tarık Balyalı, “Bu adamların, bu ahlaksızların dışarıda dolaşması, korunuyor olması ve bu siyasi iklim hepimizi yaralıyor” dedi.

İBB Meclisi Aralık ayı toplantısının ilk oturumu bugün Saraçhane’deki Cumhurbaşkanlığı binasında gerçekleştirildi. İBB Meclis 1. Başkan Yardımcısı Zeynel Abidin Okulu’nun başkanlık ettiği yapılanma oturumunda, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 18 yaşında ‘kızını imam nikahı ile evlendirdiği’ olayı gündeme geldi. 6 tanesi ön plana çıktı.

CHP Milletvekili Fidan Aslan Eroğlu konuyla ilgili soru önergesi verdi. Eroğlu, şunları söyledi:

Buna göz yumamayız, başımızı çeviremeyiz, susamayız: Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapılan rezaletin, ahlaksızlığın ve adaletsizliğin sonsuza kadar takipçisi olacağız. İnşallah çok yakında engelleyici ve engelleyici olacağız. Ülkemizde birçok vatandaşımız birçok farklı bahiste birçok mağduriyet yaşamaktadır. Bilmem okudunuz mu bahsettiğim genç hanımın savcılığa verdiği ifadeyi okudunuz mu? kanın dondu mu İnsanlığından utanıyor musun? Hiçbir yalnızlık, hiçbir mağduriyet cinsel ve fiziksel istismara uğrayan çocuklarımızın mağduriyetinden daha büyük olamaz. Buna göz yumamayız, başımızı çeviremeyiz, susamayız. Hiçbirimiz sessiz kalmamalıyız.

SON 28 YILDA KAÇ MÜLKİYETİ İBB İLE İLGİLİ OLARAK VAKIF VE CEMAATLERE TAHSİS EDİLMİŞ KAÇ MÜLKİYET: Ülkemizde büyük yankı uyandıran 6 yaşındaki bir çocuğun cinsel ve fiziksel istismarı, çocukları korumanın, cinsel ve fiziksel istismarı önlemenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kurumların görev ve sorumluluklarını yerine getirmedeki yetersizlikleri ve sorumsuzlukları, inançların her türlü suistimal ve ahlak dışı tutumlarda pervasızca kullanıldığını ispatlamıştır. Cemaatin, tarikat yapılarının ve bağlı vakıfların, külliyelerin, yatılı veya gündüzlü kurs ve okulların ve ailelerinin buraya emanet ettiği çocukların ne kadar savunmasız ve suiistimale açık olduğu, 6 yıldır devam eden istismarla bir kez daha ortaya çıkmıştır. -tüm ülkenin patlamasına neden olan yaşlı adam. Daha önce Karaman’da Ensar Vakfı yurt ve okullarında onlarca çocuğa tecavüz edilmiş, Aladağ’da tarikat yurdunda kız çocukları yakılarak öldürülmüş, Erzurum’da Diyanet’in Kur’an kursunda çocuklar, Elazığ’da bir tıp fakültesi öğrencisine cinsel tacizde bulunulmuştu. Yurtta uygulanan baskı sonucu Enes Kara’nın intihar etmesi gibi birçok olay yaşandı. İktidar ve sorumlular her zaman yaşananların üstünü örtmeye, cemaatleri ve cemaat vakıflarını korumaya çalıştılar. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ve benzeri kuruluşlarla eğitim iş birliği, yurt ve kurs anlaşmaları yaptığı ortaya çıktı. Kamu fonları bu yapıları desteklemeye devam etti. İşte tam da bu bağlamda sormak istiyoruz. Son 28 yılda İBB’ye ait olup da vakıf ve cemaatlere tahsis edilmiş kaç taşınmaz var? Bu taşınmazlar kaç yıl süreyle vakıf ve cemaatlere tahsis edilmiştir? Bu tahsisler hangi ilçelerde bulunmaktadır? İBB söz konusu tahsislerin iptali için çalışma başlattı mı?”

CHP’li meclis üyesi Gülsüm Polat da şöyle konuştu:

“KİMİN YAPTIĞINA, KİMİN GÖRMEZDEN OLMADIĞINA, KİMİN YAPTIĞINA, KİMİN KAPATTIĞINA LANET OLSUN: Ülke günlerdir 6 yaşında bir kız çocuğuyla evlenmenin ahlaksızlığıyla sarsılıyor. Anlam veremediğimiz, yüreğimizin dayanamadığı korkunç bir çocuk istismarı haberini hepimiz şokla izledik. Bu vahşeti utançla ve büyük bir acıyla okuyoruz. İlk kim yaptıysa, kim görmezden geldiyse, kim görmezden geldiyse, kim örtbas ettiyse, lanet olsun. 6 yaşından itibaren bir çocuk tüm ailesinin ve insanların gözü önünde evlilik adı altında tecavüze uğrarsa, çocuğu savunması gereken aile yıllarca çocuğu kendi eliyle teslim ederse kıyametler kopar. İstismarın basına yansıyan detayları ve yargıya taşınan argümanlar, ülkemizin içine sürüklendiği karanlığın açık bir göstergesidir. Tarikat ve cemaat reislerinin vaazları, çocuk yaşta evlilikleri özendiren kız çocuklarının eğitimden mahrum bırakılmasını öğütlemesi ve tahrik unsuru olarak nitelendirmesi ortadadır. 10 yıl önce gittiği doktor tacizi fark eder ve itiraz eder. Bu itirazın üstü kapatılıyorsa ve birileri çocuğu korumak yerine temelin bozulmasın diye bu refleksle hareket ediyorsa, örtbas ediliyorsa hepimiz sesimizi yükseltmeliyiz. Maalesef bu taciz olayı ne münferit ne de bir ilk. El gibi savunmasız bir çocuk yaralandı.

BU NASIL BİR İNSAN SORUNU OLABİLİR: Kimse çıkıp ‘Bireysel’ demesin. Kimse çıkıp ‘Böyle bir olay bir vakfın itibarını zedeleme sebebi olamaz’ demesin. Hiç kimse, ‘Küçüğün rızası varsa tecavüzcüyle evlendirilebilir’ demesin. Hiç kimse ‘Çocuk istismarı, çocuklara yönelik istismar vakaları siyasetin konusu değildir, bunlar son derece insanidir ve her toplumda, her zeminde karşılaşılabilir’ demesin. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’na soruyoruz, ‘Bu nasıl insani bir mesele olabilir?’ Bahsettiğimiz kişi 6 yaşında bir çocuk; Oyuncaklarıyla oynaması gereken, okula gitmesi gereken, hayal kurması gereken bir çocuk. Yıllar süren tacizden bahsediyoruz. İstismara teşvik eden, yok sayan, örtbas eden, yol açan yanlış politikalar, kararlar, uygulamalar ve telaffuzlar varsa, birileri hala kendisine yakın olduğu için başkalarını savunmak ve savunmak zorunda hissediyorsa, saklanmaya çalışıyorsa. sorumluluklar, kimse bizden seyirci kalmamızı beklemesin. Bakın aslında basına yansıyan tüm bu olayların buzdağının görünen kısmı olduğunu tahmin etmek zor değil. Karaman’da 45 çocuğumuza vakıflarda cinsel istismarda bulunulurken ‘Bir şey olmaz’ diyen kimdi? ‘Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar, ölecekse ana neden ölsün, çocuk neden ölsün’ diyen kim? Küçüğün rızasına dayanarak ‘Çocuk tecavüzcüyle evlenebilir’ önergesini TBMM’ye sunan kimdi? Çocuk yaşta, erken yaşta ve zorla evlendirme, çocuğun insan haklarının ihlalidir ve suçtur. Çocuğa ve kadına aynı anda uygulanan şiddetin biçimlerinden biridir.

DEVLETİN HER SEVİYESİNDE KURULAN TARİH VE CEMAAT HÜKÜMÜNE SON VERİLMELİDİR: Yapılması gereken bellidir. Devletin her kademesinde yerleşmiş olan mezhep ve cemaatlerin egemenliğine son verilmeli ve faaliyetleri yasaklanmalıdır. Özel kurum ve kuruluşlara bağlı yatılı dil eğitimi yasaklanmalı, tüm yatılı Kur’an kursları ve Anayasa’ya aykırı faaliyet gösteren ilköğretim okulları kapatılmalıdır. Cemaat okulları, cemaat yurtları, cemaat dershaneleri gibi kaçak ve kanunsuz tüm eğitim kurumları devletleştirilmelidir. Eğitim birliği sağlanarak özgür, laik ve bilimsel bir eğitim sistemi kurulmalıdır. Tarikat ve cemaat yayım kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığı tüm protokoller iptal edilmelidir. Merkezi bütçeden veya yerel yönetimler aracılığıyla tarikat ve cemaat uzantıları olan kurumlara kaynak aktarımı durdurulmalıdır. Biz bu skandallara sessiz kalmadık, kalmıyoruz. Tarikat, vakıf ve cemaatlerde gündeme gelen hiçbir taciz skandalına sessiz kalmadık, kalmayacağız. Çocuklarımızın geleceğinin mezhep ve cemaatlerin insafına bırakılmasına izin verilemez. Hiranur Vakfı’nda yaşananları kınamak yetmez. Sürecin en başından itibaren suçu Cumhuriyet Halk Partisi’ne atmayı ve aynı refleksle bayat ezberlerinizi tekrarlamayı seçtiniz. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi bu tür olaylarda İslam dinini değil, yozlaşmış mezhep yapılarını eleştiriyor. Bu yapı çocuklara birey olmayı değil itaat etmeyi ve susmayı öğretir. Susan’ın çocukları da istismara karşı savunmasız hale gelir. Canım çocuğum sen susmadın şimdi sıra bizde. Sizler gibi binlerce kadın ve çocuğa sessiz kalmadık, sessiz kalmayacağız. Senin davan artık bizim davamız.

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN HER TÜRLÜ TAHSİS, YARDIM VE BENZERİ İLİŞKİLERİ OLDUĞUNUN TEMELLERİ NELERDİR: Bu kapsamda aşağıda yer alan soruları cevaplanması için Başkanlığa arz ederim. Taciz, tecavüz, çocuk istismarı ve benzeri suçlara karışan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tahsis, yardım vb. bağları olan vakıflar hangileridir? Vakıf, cemaat ve benzeri kurumlara tahsisatın iptali, varsa yardımın kesilmesi gibi yaptırımlar uygulandı mı?

Daha sonra kürsüye çıkan AKP Grup Sözcüsü Murat Türkyılmaz konuyla ilgili bir konuşma yaptı. Türkyılmaz dedi ki:

“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ ÇOCUK EVLİLİK DİNİNDE YERİ OLMADIĞINA İLİŞKİN FETVİYELER: Türkiye, çocuk istismarı konusunda yasal altyapısını tamamlayan 5 Avrupa ülkesinden biridir. Çok sayıda yasal düzenleme ve ağır yaptırımlar öngörülüyor. Yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Çünkü bu tür sorunlara karşı ortak bir tutum geliştirilmeli, siyasi, kültürel, dini ve toplumsal nedenlerle, örneğin olayları yaşamamak için, bunun bir kültüre dönüştürülmesi gerekir. Çocuk istismarı bir insanlık suçudur ve her şeyden önce insan, tüm mal ve aidiyetlerimizdir. Yakmak, yok etmek, kuruyu ve yaşı bir torbaya koymak, kapatmak, mühürlemek, birinin sesini kısmak, linç etmek, meseleyi ertelemek, mesele değil, bütün bunlar analiz değil arkadaşlar. Laik-laiklik karşıtı argümanlar ve 28 Şubat söylemleri yerine, katı hiyerarşiler yerine insan hakları ve hukuka dayalı, inanç özgürlüğünü koruyan, yatay bağlara sahip, şeffaflığa dayalı örgütlenme modelleri teşvik edilmelidir. Sosyologlar, psikologlar, ilahiyatçılar bu konuyu derinlemesine incelemelidir. Okullarımızda önemli mahremiyet eğitimi gereklidir ve müfredatımıza dahil edilmelidir. Varsa dini müktesebat ve yorumlar gözden geçirilmeli ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2012 tarihli 44 sayılı Fetvası ile çocuk yaşta evliliklerin dinde yeri olmadığına dair fetvalar yaygınlaştırılmalıdır.

Türkyılmaz’ın ardından konuşan UYGUN Parti Küme Sözcüsü Suat Sarı da şunları söyledi:

“ANAYASAL ANAYASAYI HEDEF OLAN BİLİMSEL KURUMLAR, TOPLULUKLAR VE ZAVİLERDİR: Cumhuriyet tarihinde son 20 yılda yaşananları hiç görmedik, yaşamadık. Şu anda Cumhuriyet kurulmadan önceki durumları yaşıyoruz. Ulu Önder Atatürk bunları görünce tam bundan yıllar önce şöyle demişti: ‘Efendiler, millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti pirlerin, dervişlerin, müritlerin yurdu olamaz. En hakiki, en hakiki mezhep, medeniyet mezhebidir. Şimdi bakın Cumhuriyet tarihinde, özellikle son 20 yılda Türkiye’de kurulan vakıfların toplamına baktığımızda 4 bin 356 vakıf var. Bunların 2 bin 597’si kadınların daha önde olduğu, kadınların üzerinde olan vakıflardır. Birçoğu bilim, İslam vb. gibi ideolojik başlıklar ve başlıklar içeriyor – bakın, İslam’a karşı değiliz ama görüyoruz. Bunlar, Anayasa’ya kesinlikle aykırı olan mezhep, cemaat ve tekkelerdir. Bu çok açık.

BU ÜLKEDE YARGI VARSA NEDEN DEĞİŞTİRİLMİŞ, HEMEN 6 AY ​​SONRA YARGILANACAK ADAMLAR: Artık ülkemizi yöneten bir Cumhurbaşkanımız var. Herkes öfke içinde ve bu ülkenin Cumhurbaşkanı üç gündür bir şey söylemedi. Ne kendisi ne de etrafındakiler. 35 milyar bütçesi olan Diyanet’e bir göz atalım; ses çıkmıyor Bütçesi sekizden fazla bakanlık olan Diyanet hala bir açıklama yapmadı. Dün FETÖ vardı, bugün Hiranur, Ensar ve benzeri vakıfları görüyoruz. Aladağ’daki yangını, Karaman’daki cinsel istismarı, Elazığ’daki intiharı hiç unutmadık. Bunlar tesadüf olamaz. 2016 yılında Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun yurtlarında tecavüze uğradığını unutmadık. Asıl sorun şu: Denetimsiz, denetimsiz vakıf ve tarikatlar bugün başımıza bela oldu ve ülke ihtilafa sürüklendi. Bunlar planlı bir operasyondan başka bir şey değil. Bakın Türkiye son beş gündür bunlarla uğraşıyor. En değerli şeylerden biri; Bu ülkede yargı varsa bu şerefsizler, erdemliler neden 6 ay sonra yargılanıyor? Bana bir şey açıkla.”

CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı da şunları söyledi:

“MEVCUT GÜCÜN BU OLAYLARI AÇTIĞINA İNANIYORUZ: Siyasetin neresinde olursak olalım, nereden bakarsak bakalım aile bireyleri, anneler, çocuklar olarak hepimiz için konuşmak gerçekten zor ve utanç verici bir bahis. Murat Bey’in ‘Çocuğun bedeni üzerinden siyaset yapanlar burada’ açıklaması çok çirkindi. Murat Bey’in niyetinin aslında farklı bir şey söylemek olmasına rağmen bu noktaya gelmesine üzüldüğümüzü belirtmek isterim.

Kadın ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz gibi konularda mevcut hükümetin yeterli yasal girişim ve düzenleme yapmadığı hatta mevcut hükümetin bu olayların önünü açtığı kanaatindeyiz.

GÖRÜŞ BU NOKTAYA GETİRDİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜ İÇİN ONLARI GÖRMEZDEN GEÇİRMEK: M Muhalefet öyle diyor diye onları yok saymak ve arkasındaki mevzileri korumak adına bu siyasi iklimi yaratmak maalesef bize göre bu işi bu noktaya getirdi. Öyle olmasaydı mesela Bakan ‘Biz bu olayı 2 yıldır biliyorduk’ demezdi. 2 yıldır biliyorsan 2 yıl önce bu olaya müdahale etmeli, hukuki girişimlerde bulunmalı, seni tutuklamalı ve yargılama sonunda gerçek bir ceza varsa en ağır cezayı vermeliydin. Ancak bu durumda bile gördüğümüz, Sayın Bakanın bu sürecin sadece 2 yıl takip edildiği ifadesidir. Bunlar kalbimizi kırıyor. Bu ülkede haksızları ayırıyorum, yanlışları ayırıyorum ama bu adamların bu ülkede tweet attıkları için cezalandırılmaları kanımıza dokunuyor. Senin kanına da dokunduğunu biliyorum. Bu adamların, bu ahlaksızların dışarıda olması, korunuyor olmaları yani bu siyasi iklim hepimizi yaralıyor. O yüzden hepimiz, tüm siyasi partiler, bu ülkenin vatandaşları olarak bu konuda en doğru tavrı göstermeli ve buna karşı amansız ama siyasetsiz, ait olduğu yerde; Nerede olursa olsun, kime yakın olursa olsun, kimin oğlu veya kızı olursa olsun, bir tüzel kişilik olarak reddedilmesi ve en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sorunların bugüne kadar büyüdüğüne inanıyoruz, çünkü hükümetin bugüne kadar burada yanlışlar ve yanlışlar yaptığını düşünüyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort